Fıkıh ve Hayat
Temizlik İmanın Yarısıdır
“Kim güzelce abdest alırsa tırnak uçlarına varıncaya kadar tüm hataları vücudundan dökülür gider.” (Müslim, Taharet, 8)
Yüce Mevla buyurdu: “Merhametinin (eseri olan yağmurun) önünde müjdeleyici bulutları gönderen O’dur. Ölü toprağı su ile diriltmek, hayvanıyla insanıyla yarattığımız nice canlıları onunla sulamak için gökten tertemiz suyu biz indirdik.” (Furkan, 48-49)
İki hidrojen ve bir oksijen atomundan yaratılan su, yeryüzündeki bütün canlıların hayat kaynağıdır. Temiz ve temizleyicidir, özü asla kirletilemez. Bütün pislikleri ve kirleri alır götürür, toprağa veya denize bırakır. Kendisi de buharlaşıp yine temizlemek, hayat olmak için gökten yeryüzüne iner. Onun için “Su gibi aziz ol” diye dua edilir. Su gibi değerli ol, su gibi insanların kederlerini gider, ama sana hiçbir keder bulaşmasın. Su gibi…
“Temizlik imanın yarısıdır” (Müslim, Taharet, 1) buyurmuş Resul-i Ekrem (s.a.v). Bütün varlığıyla Cenab-ı Allah’a ait olduğuna inanan ve buna bütün gönlüyle güvenen insan, bedenini ve çevresini de temiz tutmalıdır. Temizlik imanın gereğidir. Çünkü Allah Teâlâ, insanı İslam fıtratı üzere tertemiz bir surette yaratmıştır. Bu yüzden imanımızın gereği olarak bedenimizi ve çevremizi maddi pislikler olan necasetlerden, ruhumuzu da manevi kir diyebileceğimiz hadesten temizlememizi emretmiştir. Bütün bu temizlikleri -kullanma imkânımız olduğu sürece- su ile yapabiliriz.
Hz. Osman (r.a), Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) abdestle ilgili şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Kim güzelce abdest alırsa tırnak uçlarına varıncaya kadar tüm hataları vücudundan dökülür gider.” (Müslim, Taharet, 8)
Eşyanın dengesi temizlik
Temizlik, herhangi bir varlığın aslına uymayan, ona zarar veren fazlalıkları gidermektir. Yüce Allah, her bir varlığı kendine has bir güzellikte ve durulukta yaratmıştır. Her bir varlık için hem kendi içinde, hem de etrafındaki diğer bütün varlıklar arasında bir denge ve bir düzen koymuştur. Sonra da bize “Sakın düzeni bozmayın!” (Rahman, 8) diye emir buyurmuştur.
Varlıkları asıl gayeleri dışına çıkarıp etrafı kirletmek düzeni bozmaktır. Varlıkları doğal hallerinde muhafaza etmek ve onların doğallıklarını bozan şeyleri gidermek yani temizlemek Yaratıcı’nın düzenini korumaktır. Bu sebeple temizlik imanın yarısıdır. Bunun için Yüce Mevla, temizlenenleri sevmektedir.
Merhametinin (eseri olan yağmurun) önünde müjdeleyici bulutları gönderen O’dur. Ölü toprağı su ile diriltmek, hayvanıyla insanıyla yarattığımız nice canlıları onunla sulamak için gökten tertemiz suyu biz indirdik.” (Furkan, 48-49)
Yüce Allah temiz olanları sever
Resul-i Ekrem’in (s.a.v) Medine-i Münevvere’de ilk konakladığı ve namaz kıldığı yer Kuba Mescidi idi. Orada yaşayan müslümanlar bu mescidde bir araya gelirlerdi. Kendilerini müslüman gösterip aslında iman etmemiş olan münafıklar, Kuba Mescidi’ndeki samimi müslümanlara içten içe düşmanlık besliyorlardı. Kuba Mescidi’nin tam karşısına büyük ve gösterişli bir cami yaparak samimi müslümanlar arasında bozgunculuk yapmayı planladılar. Açılışını yapmak ve ilk namazı kıldırmak üzere de Hz. Peygamber’i (s.a.v) davet ettiler.
Yüce Mevla, münafıkların bu sinsi hilelerini şu ayet-i kerime ile Resulullah’a (s.a.v) bildirdi:
“Orada (münafıkların yaptığı Dırar Mescidi’nde) sakın namaza durma! İlk günden itibaren takva üzere kurulmuş olan mescid (Kuba Mescidi) namaza durmana daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven kişiler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe, 108)
“…Allah temizdir, temizliği sever…” (Tirmizi, Edeb, 41) hadis-i şerifi hem zahirî ve hem de bâtıni temizliği ifade etmektedir. Alimlerimiz de imanın yarısı olan temizliğe büyük önem verdiler ve ve fıkıh eserlerini “Taharet/ Temizlik” bölümüyle başlattılar.
Hem maddi hem de manevi temizliği ele aldıkları bu bölümde öncelikle gökten tertemiz olarak indirilen ve hem maddi hem de manevi kirleri temizleyen suyu tanıttılar. Suların temiz tutulmasını ve su ile temizlenerek nasıl müslümanca bir hayat sürülebileceğini ayrıntılarıyla anlattılar.
Su gibi temiz, su gibi hayat dolu bir ömür niyazıyla…