Tasavvuf Istılahı
Tarikat Ve Tekke
Tarikat, kelime olarak “yol, yöntem” anlamına gelir. Tasavvufi anlamda Cenab-ı Allah’a ulaşmak için izlenen manevi yolu ifade eder. Fıkhi ve itikadi konularda meydana gelen fırkalara “mezhep” denildiği gibi tasavvufi terbiyede farklı usuller uygulayan mekteplere de “tarikat” denilir. Tarikat vesilesiyle insanlar ahlakını güzelleştirir ve çirkin davranışlardan uzak dururlar; Hakk’ın ve halkın hukukuna riayet ederler.
Tarikat vesilesiyle insanlar ahlakını güzelleştirir ve çirkin davranışlardan uzak dururlar; Hakk’ın ve halkın hukukuna riayet ederler.
Tarikat, kelime olarak “yol, yöntem” anlamına gelir. Tasavvufi anlamda Cenab-ı Allah’a ulaşmak için izlenen manevi yolu ifade eder. Fıkhi ve itikadi konularda meydana gelen fırkalara “mezhep” denildiği gibi tasavvufi terbiyede farklı usuller uygulayan mekteplere de “tarikat” denilir. Tarikat vesilesiyle insanlar ahlakını güzelleştirir ve çirkin davranışlardan uzak dururlar; Hakk’ın ve halkın hukukuna riayet ederler.
Tarikatların ortaya çıkışı
Asr-ı saadette tasavvuf, ihsan adıyla yaşanıyordu. Cibril Hadisi’nde ifade buyurulduğu üzere ihsan dinin üç temel esasından biridir. Sahabe-i kiram, Hz. Peygamber’in (s.a.v) nurlu terbiyesinde yetişmişti. Hepsi de birer yıldız mesabesinde hidayet rehberiydi. Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) sonra her biri kendi meşrebine göre insanları irşad etti. Bu sebeple sahabe döneminden itibaren farklı görüşler ortaya çıktı. Daha sonra bu görüşler ibadet ve amelde Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî gibi hak mezheplerle kendini gösterdi. Akaid yani inanç esaslarında Eş‘arîlik ve Mâtürîdîlik mezhepleri gelişti. Ahlaki hususlarda ise tarikatlar zuhur etti. Bütün bunlar, Resulullah’ın (s.a.v) irşad yöntemleri ve tedavi reçetelerinden beslenmekteydi. Nitekim Allah Resulü (s.a.v), insanların akıllarına ve anlayışlarına göre İslam’ı anlatmış ve tebliğ etmişti.
Yüce Allah, her insanı farklı yaratmıştır. İnsanlardan meydana gelen grup, kabile ve cemaatler de Kur’an ve sünnete tabi oldukları ölçüde hem Allah Teâlâ nezdinde makbuldür hem de kullar yanında muteberdir. Mezhepler ve tarikatlar aslında bir bütün olarak birbirini tamamlar. Çünkü hiçbiri tek başına “İslam’ı temsil edeyim” diye ortaya çıkmamıştır. Hepsi de İslam’ın içinde bir parça olmak için gayret etmiştir. Ancak bazı mezhep ve tarikatlardaki kişiler Kur’an ve sünnet çizgisinden sapmaya başlayınca Yüce Allah da onlardan feyzi ve bereketi almıştır. Böyleleri zamanla kaybolup gitmiştir.
Tarikatın başındaki mürşidlerde ilmî ve tasavvufi icazet vardır. Bu icazet ilim ve irşadın kendisine bir silsile yoluyla geldiğini gösterir. Silsile sahibi, Kur’an ve sünnete uygun davranan arifler müslümanlara fayda vermiştir. Bu tarikatların irşadları devam etmiştir.
Her kesimin bir mekânı vardır. Örneğin ticaret ehlinin mekânı çarşı, ilim ehlinin ise medresedir. Bunun gibi arif ve dervişlerin mekânı da tekkedir.
Tarikatların farklılığı
Tarikatlar, insanlardaki meşrep farklılıklarından kaynaklanır. Her insanın karakteri, anlayışı ve Cenab-ı Allah’a yönelişi farklı olduğu için tasavvuf yoluyla manevi olgunluğa erişme yolları da farklılaşmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, insanları farklı karakterlerde yarattığını mealen şöyle buyurur: “Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın.” (Bakara, 148) Bu yüzden bazı insanlar aşk ve cezbe yoluyla Yüce Allah’a yaklaşırken bazıları sükûnet ve zikirle O’na ulaşmayı tercih eder. İşte bu farklar, tarikatların terbiyede farklı usuller uygulamasına yol açmıştır.
Her tarikatın usulü farklı olsa da hepsi aynı hakikate ulaşmaya çalışır. Bu yüzden tarikatların çokluğu bir ayrılık değil insan fıtratına uygunluk açısından bir rahmettir. Önemli olan, insanın kendi fıtratına uygun olan hak yolu bulmasıdır.
Genellikle tarikatlar o yolun büyüğü ile anılır. Kadirîliğin Şeyh Abdülkadir-i Geylânî ile anılması gibi… Bazı tarikatlar ise usul veya özellikleriyle isimlendirilir. Halvet adabının uygulandığı Halvetîlik gibi… Asıl olan isim değil, o tarikattaki terbiye ve gayedir. Çünkü bütün tarikatların nihai hedefi aynıdır: İhsan mertebesine ulaşarak Allah Teâlâ’ya manevi yakınlık elde etmek.
Tekke
Tekke, tasavvufi terbiyenin verildiği, sufilerin bir araya geldiği mekânlardır. Tekkeler, tarikat ehlinin ibadet ettikleri, ilim öğrendikleri, halka hizmet sundukları ve manen olgunlaştıkları merkezlerdir. Her kesimin bir mekânı vardır. Örneğin ticaret ehlinin mekânı çarşı, ilim ehlinin ise medresedir. Bunun gibi arif ve dervişlerin mekânı da tekkedir. Tekkeler İslam tarihi boyunca dergâh, zaviye, ribat ve hankah gibi farklı isimlerle de anılmıştır.