Yükleniyor...

Yükleniyor...

İlkeli yayıncılık anlayışıyla İslami ilimler, tasavvuf, tarih, kültür, sanat, eğitim, aile ve gençlik alanlarında doğru ve güvenilir eserler sunuyoruz. Ehl-i sünnet çizgisine uygun, sade ve anlaşılır içeriklerle her yaştan okuyucuya hitap ediyoruz.

Şefkat Denizi Peygamber -sallallahu Aleyhi Vesellem-

“Oğlum İbrahim henüz süt emme çağında iken vefat etti ama Allah ona cennette iki sütanne verdi.” (Müslim, Fedâil, 31)

“Oğlum İbrahim henüz süt emme çağında iken vefat etti ama Allah ona cennette iki sütanne verdi.” (Müslim, Fedâil, 31)

Önceki yazımızda Hz. Enes’in (r.a), Peygamberimiz’in (s.a.v) henüz on sekiz aylıkken vefat eden oğlu İbrahim’in vefatı esnasında yaşananları aktarmıştık. Bu yazımızda ise vefatı sonrasında yaşananları ve defnedilişine dair Hz. Enes’in (r.a) anlattıklarını sizlerle paylaşacağız…

Hz. Enes (r.a) İbrahim’in vefatı ve defnedilişi hakkında şunları anlatıyor:

Resulullah (s.a.v) oğlu İbrahim’i son kez kucağına alıp bağrına bastı. Kokladı ve öptü. Bu arada babalık şefkatiyle gözleri yine yaşardı.

Peygamberimiz’in (s.a.v) gözyaşı döktüğünü görenler hem üzülmüş hem de şaşırmışlardı. Acaba peygamberler de ağlar mıydı? Orada bulunanlardan Abdurrahman b. Avf (r.a) dayanamayarak sordu:

— Siz de mi ağlıyorsunuz ey Allah’ın Resulü?...

Peygamberimiz (s.a.v) de:

— Evet. Ben de bir babayım. Bu ağlayışım da şefkat ve merhamettendir. Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur. Fakat biz, Allah’ın hoşnut olmayacağı şeyleri söylemeyiz ve asla O’na isyan etmeyiz, diye cevap verdi.

Sonra İbrahim’e dönerek şöyle dedi:

— Ah İbrahim! Bu ayrılık Allah’ın emri olmasaydı, vade dolmuş bulunmasaydı ve sonradan gelenler öncekilere kavuşmasaydı eğer, senin ölümüne daha çok üzülürdük… Yine de senden ayrılışımız sebebiyle çok mahzunuz! (Bkz. Buhârî, Cenâiz, 42)

Bu olaydan, Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) şefkat denizi yüreğini daha iyi idrak ediyoruz. Ayrıca bu durumla karşılaşan bir insanın, Cenab-ı Allah’a isyan etmemesi ve takdir-i ilahiye razı olması gerektiğini de yine ondan öğreniyoruz.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), İbrahim’in ardından şunları söylemişti: “Oğlum İbrahim henüz süt emme çağında iken vefat etti ama Allah ona cennette iki sütanne verdi. Şimdi onu emziriyorlar.” (Müslim, Fedâil, 31)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) onsekiz aylık evladı İbrahim’in vefatından dolayı son derece üzüntü duymuştur. Ancak onun gerek yavrusunun vefatı anında yaşadıkları ve söyledikleri, gerekse cenazenin defni esnasındaki teslimiyet tavırları ve davranışları, “Veren de Yüce Allah, alan da…” diyebilmenin en güzel örneğini teşkil etmektedir.

Resul-i Ekrem (s.a.v) efendimiz, her baba gibi yüreği yanmış, gözü yaşla dolmuş, bununla birlikte Rabbinin emrine teslim olmuş, “kadere rıza” göstermişti. Bu hatıradan, müminlere yansıyan mesajlardan biri de şudur kanaatindeyiz: Böylesi zor durumlarda ağlamak ne kadar insani bir davranış ise; isyan etmemek de o kadar İslami ve mümine yakışan bir tavırdır.

Peygamber imtihanı evlat acısı

Resul-i Kibriya (s.a.v) efendimizin bir baba olarak yaşadığı acının başka misaliyle devam edelim ve o muazzam hayattan ibret ve hikmetler toplayalım. O, sırf Peygamberimiz’e (s.a.v) tavır olsun diye müşrik kocalarının boşadığı ve böylece dul kalan kızları Hz. Rukiyye ve Hz. Ümmü Gülsüm’e (r.anhüma) de babaları olarak şefkat ve merhamet kanatlarını germiş ve onların yeniden evlenip yuva kurmalarına öncülük etmişti.

Bir baba olarak kız çocuğuna hayatının her safhasında sahip çıkmayı da insanlar onun tutum ve davranışlarından hisseler kaparak öğrendi. Bunlar aynı zamanda günümüzde ümmetine örnek teşkil edecek ibret dolu hatıralardır.

Zor durumlarda ağlamak ne kadar insani bir davranış ise; isyan etmemek de o kadar İslami ve mümine yakışan bir tavırdır.

Resul-i Kibriya’nın (s.a.v) henüz kendisi hayattayken kızlarını kaybetmesi de karşılaştığı büyük sınavlardan biriydi. Önce, geciken hicret yolculuğunda müşrik düşmanların saldırısı sonucunda devesinden düşerek hamile olduğu yavrusunu kaybeden kızı Hz. Zeynep (r.anha), yaşadığı bu acı ve sarsıntıdan dolayı ağır bir hastalığa yakalandı ve bu hastalık sebebiyle bir süre sonra gözlerini yumdu. Sahabiler, Resul-i Ekrem (s.a.v) efendimizin, mübarek kızı Zeyneb’in (r. anha) defnedilişi esnasında gözlerinin yaşardığını aktarmaktadır.

Ardından diğer kızları Hz. Rukiyye ve Hz. Ümmü Gülsüm'ün (r.anhüma) vefatları da Efendimiz’in (s.a.v) imtihanlarından oldu. Kâinatın Efendisi’nden (s.a.v) birer parça olan bu değerli hanımefendi büyüklerimizden Ümmü Gülsüm’ün (r.anha) defnine şahit olanlar da Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v), kızının kabrinin bir kenarına oturmuş, gözlerinden yaşlar aktığını anlatır.

Salat ve selam rahmet peygamberi Efendimiz’e, âl ve ashabına olsun.