“Bizim orucumuzla Ehl-i kitabın orucunu ayıran (husus) sahur yemeğidir.” (Müslim, Sıyam, 45)
“Bizim orucumuzla Ehl-i kitabın orucunu ayıran (husus) sahur yemeğidir.” (Müslim, Sıyam, 45)
Cenab-ı Allah kullarını doğru yola ileten ve onları sonsuz mutluluğa ulaştıracak olan Kur’an-ı Kerim’i ramazan ayında indirmiştir. Bu ay, farz olan oruç ibadetinin, vacip olan fıtır sadakasının ve sünnet olan teravih namazının kendisine tahsis edildiği mübarek bir zaman dilimidir. Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen tek ay olması da onun özel vasıflarındandır. Bu gibi sebeplerden dolayı kültürümüzde ramazan ayı için “on bir ayın sultanı” denilmiştir. Bu mukaddes ayın manevi iklimi ve muhabbeti ancak Fahr-i Kâinat (s.a.v) efendimizin sünnet-i seniyyeleriyle süslenerek yaşanabilir. Onun sünnetlerinden biri de sahurdur.
Yazının girişindeki hadis-i şerifte Ehl-i kitaptan bahsedilmiştir. Ehl-i kitap kavramıyla hıristiyan ve yahudiler kastedilir. Muhaddis alimlerimizden Tîbî (rah.) bu hadis-i şerifi şöyle açıklamıştır: “Allah Teâlâ, dinî birçok hususta onlara haram kıldığı şeyleri müslümanlara helal kılmıştır. (Diğer bir ifadeyle Cenab-ı Allah, müslümanlar için gayrimüslimlerin yaptıklarına muhalefet etmeyi esas kılmıştır.) Sahur yapmak veya sahuru imsak vaktine yakın bir zamana geciktirerek Ehl-i kitaba muhalefet etmek bir şükürdür. Nitekim Yüce Allah bizleri iman nimetiyle şereflendirmiş ve sahur nimetini vermiştir.” Zira alimlerimize göre Ehl-i kitap ya hiç sahur yapmaz veya sahuru gecenin ilk yarısında yapar. Tîbî (rah.) açıklamasının devamında şunları söyler: “ ‘İnsanlar iftarda acele ettikçe hayır üzere olurlar’ (Buhârî, Savm, 44) hadis-i şerifi de yukarıda zikredilen sahur hadisinin açıklaması mesabesindedir. Çünkü biz müslümanlar nasıl sahuru geciktiriyorsak iftarda da acele ederiz. Böylelikle Ehl-i kitaba muhalefet etmiş ve Efendimiz’in (s.a.v) sünnetini ihya etmiş oluruz. Zira Ehl-i kitap, iftarı yıldızların birbirine karıştığı zamana yani gecenin geç vakitlerine kadar ertelerler.”
“Biz müslümanlar nasıl sahuru geciktiriyorsak iftarda da acele ederiz. Böylelikle Ehl-i kitaba muhalefet etmiş ve Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünnetini ihya etmiş oluruz.”Tîbî rahmetullahi aleyh
Seher vakti
Sahurla ilgili başka bir hadis-i şerifte âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20) Muhaddis ulemamızdan Irâkî (rah.) bu hadis-i şerif hakkında şunları söyler: “Bereket ifadesinden kastedilen (sahurun sünnet olması sebebiyle) sahur için verilen ecir ve sevaptır. Ayrıca sahur, oruç ibadetini kolaylaştırması yönüyle manevi bir berekettir.”
Kişi sahura kalktığında Yüce Allah’ın rızasını umarak uykusundan vazgeçer. Sırf Efendimiz’in (s.a.v) tavsiyesi olduğu için sahur yemeğini hazırlar. Sahuru imsak vaktine tehir ederek ayrı bir sünnet-i seniyyeyi yapmış olur. Ayrıca sahuru bitirince veya sahur hazırlanıncaya kadar teheccüd namazını kılar, istiğfar ve dualar eder, Kur’an-ı Kerim okur. Sahur vakti bitince hemen sabah namazına durmaz. Biraz bekledikten sonra namazını kılar ki bu da hadis-i şeriflerde yer alan hususlardandır. (bkz. Müslim, Sıyam, 47) Sahura kalkan tüm bu ibadetleri ifa eder ve nice hayırlara kavuşur. Sahur vakti duaların makbul olduğu seher vakti olması açısından da çok kıymetlidir.
Netice olarak Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) bütün sünnetleri rahmet ve bereket vesilesidir. Sahur yapmak da bir sünnet ve ibadettir. Sadece yeme içmeden ibaret olmayıp ruhlarımızı da doyuran bir güzelliktir. Sahuru içinde barındırdığı bütün sünnetleri ile ihya etmek ilahi rahmet ve ikramlara vesiledir. Rabbülâlemîn cümlemize sünnet idraki ve muhabbetiyle sahurlar yapabilmeyi nasip eylesin.