Saadet Günleri
Saadet Günleri
Cahiliye karanlığını delen tevhid güneşinin doğuşunu, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v) vahye ilk kez muhatap oluşunu; müminlerin annesi Hz. Âişe’den (r.anha) gelen bir rivayetten öğreniyoruz.
Hira mağarası
Cahiliye karanlığını delen tevhid güneşinin doğuşunu, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v) vahye ilk kez muhatap oluşunu; müminlerin annesi Hz. Âişe’den (r.anha) gelen bir rivayetten öğreniyoruz.
Hz. Âişe-i Sıddıka (r.anha) validemizin bildirdiğine göre Resulullah’a (s.a.v) vahyin ilk gelişi, kendisine gösterilen sadık rüyalarla oldu. Bu rüyalar, günün aydınlığı gibi görünür ve gerçekleşirdi. Bu hali müteakip zamanlarda Resulullah’a (s.a.v) insanlardan uzakta bir başına kalma, uzlete çekilme sevdirilmeye başlandı. Nur dağında, ancak tek bir kişinin sığabileceği genişlikteki Hira mağarasında tefekkür ve ibadet ederdi. Mekke-i Mükerreme’ye, evine dönmeden gün ve geceler boyu orada kalırdı. Mağarada uzun süre kalacağı için de yola çıkmadan yiyeceğini, içeceğini yanına alırdı. Onlar bitince de evine, Hz. Hatice’nin (r.anha) yanına döner, azığını alır ve tekrar mağaraya giderdi.
İlk vahiy
Resulullah (s.a.v) bir gece Nur dağında iken meleklerin reisi kanatlarını açmış bir vaziyette tüm haşmetiyle göründü ve “Oku” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v): “Ben okuma bilmem” dedi. Resulullah (s.a.v) o mukaddes karşılaşmanın devamını şöyle anlatıyor:
“Melek beni tuttu, gücümü tüketecek kadar sıktı ve bıraktı. Bana yine ‘Oku’ dedi. Ben de tekrar ‘Okuma bilmem’ dedim. Bir daha sarıldı. Gücüm tükenecek kadar beni sıktı, bıraktı ve ‘Oku’ dedi. ‘Ben okuma bilmem’ dedim. Üçüncü defa sarıldı ve yine takatim kesilene kadar beni sıktı ve bıraktı. Sonra dedi ki: ‘Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.’ (Alak, 1-5)”
Bu gördüğü, duyduğu ve yaşadıkları üzerine Resulullah (s.a.v), Nur dağından ilahi haşyetle kalbi titreyerek evine döndü. Eşi Hz. Hatice’ye (r.anha) “Beni örtün, beni örtün” dedi.
Allah’a yemin olsun ki O, başına bir şey gelmesine izin vermeyecektir. Çünkü sen akrabalık bağlarını güçlendirir, onları ziyaret eder, misafirlerine ev sahipliği yapar, muhtaç olanların yükünü hafifletir, yoksulu gözetir, Yaradan’dan gelen musibetlere karşı insanlara yardım edersin.
Hz. Hatice radıyallahu anha validemizin sözleri
Bir süre geçip de Resulullah (s.a.v) sükûnete erdiğinde Hz. Hatice’ye (r.anha), mağarada yaşadıklarını anlattı ve şöyle buyurdu: “Başıma bir şeyin gelmiş olmasından korktum.”
Hz. Hatice (r.anha) “Hayır, Allah’a yemin olsun ki O, başına bir şey gelmesine izin vermeyecektir. Çünkü sen akrabalık bağlarını güçlendirir, onları ziyaret eder, misafirlerine ev sahipliği yapar, muhtaç olanların yükünü hafifletir, yoksulu gözetir, Yaradan’dan gelen musibetlere karşı insanlara yardım edersin” dedi ve Resulullah’ı (s.a.v) Varaka b. Nevfel’in (rah.) yanına götürdü.
Varaka’nın müjdesi
Varaka, semavi dinleri iyi bilen ve tevhid inancına sahip bir zattı. İncil’in ayetlerini İbranice yazardı. Âmâ ve oldukça yaşlı biriydi. Hz. Hatice (r.anha) ona “Ey amcazadem! Kardeşinin oğlunun sözlerini, görüp yaşadıklarını bir dinle” dedi.
Varaka b. Nevfel, Resulullah’a (s.a.v) “Neler gördün?” diye sordu. Resulullah (s.a.v), görüp yaşadıklarını ona anlattı. Varaka dedi ki: “Sana görünen, Musa’ya inen Nâmûs-u Ekber olan Cebrail’dir. Genç olmayı ne çok isterdim! Kavminin seni yurdundan çıkarıp sürgün edeceği zaman hayatta olmayı ne kadar isterdim.”
Resulullah (s.a.v.), “Kavmim, beni Mekke’den çıkarıp sürgün mü edecek?” deyince, Varaka: “Evet, senden önce de tebliğ ile vazifelendirilmiş her peygambere mutlaka düşman olunmuştur. Eğer senin zamanına yetişebilirsem, mutlaka sana yardımcı olacağım” dedi ama çok geçmeden Varaka b. Nevfel vefat etti. (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 3)