Yükleniyor...

Yükleniyor...

İlkeli yayıncılık anlayışıyla İslami ilimler, tasavvuf, tarih, kültür, sanat, eğitim, aile ve gençlik alanlarında doğru ve güvenilir eserler sunuyoruz. Ehl-i sünnet çizgisine uygun, sade ve anlaşılır içeriklerle her yaştan okuyucuya hitap ediyoruz.

Modern Alışkanlıklar Ve Aile Kurumu

İnsanların sıcak bir yuvaya sahip olduğu mahalle ortamı hasretle anılır oldu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) müslümanları evliliğe ve neslin çoğalmasına teşvik etmiş, ahiret gününde kendi ümmetini en kalabalık ümmet olarak görmek istediğini beyan buyurmuştur. Evliliğin meşru oluşundaki temel hikmet neslin devamıdır. Bundan ötürü modern döneme kadar müslüman toplumlarda kalabalık aileler ön plana çıkmıştır.

Kapitalizmin ve maddeciliğin şekillendirdiği modern algıda çocuk sayısının fazla olması gelişmemişliği ifade ediyor. Kişi başına düşen millî geliri baz alan bu yaklaşım tamamen bencil, maddiyat odaklı ve insanlık düşmanı bir fikir dünyasından kaynaklanmaktadır.

Günümüzde pek çok devlet nüfus gerilemesi hakkında endişelerini dile getirmekte ve insanları evliliğe teşvik etmekte. Ne var ki modern hayatın getirdiği alışkanlıklar ve az önce de bahsettiğimiz tarzdaki anlayışlar bu işi güçleştiriyor. Kirli eller tarafından fıtratın bozulmaya çalışıldığı bu zamanda fıtri olanı yapmak maalesef zor olan seçenek.

Samimi hatıraların paylaşıldığı, güzel dostlukların kurulduğu, komşuluk ilişkileriyle devam eden, insanların sıcak bir yuvaya sahip olduğu mahalle ortamı hasretle anılır oldu. Herkesin kendi içine kapandığı, kimsenin birbirinden haberdar olmadığı ve karşı komşusunu dahi tanımadığı apartman ve site kültürü benimsendi. Televizyon programlarının da bu güvensizliği katmerlemesiyle insanlar içine kapandı. Kendilerini ekonomik güvence altına almak ve kariyer yapmaktan öte bir çare bulamaz hale geldi. Aile kurumu sevgi, sadakat ve güven üzerine değil neredeyse sırf maddi dengeler üzerine kurulur oldu. Böylesi zayıf bir temel üzerine bina edilen ilişkiler çoğunlukla ufak bir çatırtıda ağır hasar alıyor hatta yıkılıyor.

Çözüm nefis terbiyesi

Aile kurumunun zayıflaması, yeni kurulan yuvaların yıkılması söz konusu olduğunda toplumdaki bencilliğe de odaklanmak gerekir. Bencillik, benmerkezcilikten yani nefsini üstün görmekten ve nefsin arzularına itaat etmekten gelir. Gösteriş ve kibiri doğurur. Günümüzde insanlar kendilerini farklı ve imtiyaz sahibi olarak konumlandırırlar. Halbuki müslümanlar olarak her birimiz bir vücudun azaları gibiyiz. (bkz. Buhârî, Edeb, 27) Ayet-i kerimede buyrulduğu üzere en değerli olanımız takva sahibi olanımız. (bkz. Hucurât, 13) Yani üstünlük gösterişte, para pulda ya da mal mülkte değildir. Gösteriş sosyal medyadan bulaşabilen bir hastalıktır. İnsanların hayatlarının güzel anlarını vitrine koydukları bu platformlar bize sahte bir portre sunar. Bu vitrinde, fotoğraf çekerken -âdeten- tebessüm eden insanların o yaptıklarıyla mutlu olduklarını sanırız hep. Bazen bu durum kıskançlık ve hasedi de beraberinde getirir. Neticede hayırda ve takvada yarışmak gerekirken gösteriş ve kibirde yarışma afeti sarar etrafımızı. Oysa sırf birilerine gösteriş yapmak için masraf ve külfet israftır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Nikâhın en bereketlisi, külfeti en az olanıdır” (İbn Hibbân, Sahîh, nr. 4057) buyurmaktadır. Bu hadis-i şerif yuvalar kurulurken, daha en başta yanlış yaptığımızı gösterir. İlk düğme yanlış iliklendiğinde ise ölçünün bozulacağı ve sorunların artacağı açıktır.

Bazı durumlarda ferdî olarak hareket etmek problemin düzelmesine herhangi bir katkı sağlamaz. Ancak toplum olarak hareket edildiğinde sarılacak yaralarda da her ferde düşen vazifeler vardır. İslam’ın emretmediği ama modern hayatın dayattığı şeyleri sorgulamalı ve yanlış olduklarını bilmeliyiz. Birey olarak ahlaki kemalat için çalışmalı, nefis tezkiyesinde gayret etmeliyiz. Bu konularda kendimizi ve ailemizi yetiştirmeliyiz. Bu vazife ise ancak farz olan ilimleri öğrenmek, bu doğrultuda ihlasla amel etmek ve buna teşvik etmekle ifa edilebilir.