Meydan
Manevi Yükseliş İçin Gayret
“Allah Teâlâ, kullarına verdiği nimetlerin eserini onların üzerinde görmeyi sever.” (Tirmizî, Edeb, 54) Bu, hem zahirî (somut) hem de bâtıni (manevi) nimetler için geçerlidir. Güzel kıyafetlere sahip birinin onları Cenab-ı Allah’a şükür için giyinip kuşanması ne kadar yerindeyse ahlaki ve manevi nimetleri de değerlendirmek, onlarla ilerlemek o kadar değerlidir. İnsan Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği güç ve kabiliyetleri kullanarak hem dünyada hem de ahirette başarıya ulaşmayı hedeflemelidir.
Cenab-ı Allah, çalışmayı ve mücadeleyi hem manevi hem de dünyevi başarıların vesilesi kılmıştır.
“Allah Teâlâ, kullarına verdiği nimetlerin eserini onların üzerinde görmeyi sever.” (Tirmizî, Edeb, 54) Bu, hem zahirî (somut) hem de bâtıni (manevi) nimetler için geçerlidir. Güzel kıyafetlere sahip birinin onları Cenab-ı Allah’a şükür için giyinip kuşanması ne kadar yerindeyse ahlaki ve manevi nimetleri de değerlendirmek, onlarla ilerlemek o kadar değerlidir. İnsan Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği güç ve kabiliyetleri kullanarak hem dünyada hem de ahirette başarıya ulaşmayı hedeflemelidir.
Tembellik
Rahatına düşkünlük insanı maddi manevi ilerleyişten alıkoyan sebeplerin başında gelir. Bu durum, sadece bireysel zararlar vermez; toplumsal ve psikolojik sorunlara da yol açar. Tembellikten doğan başarısızlık, kişinin bir süre sonra sorumluluğu kendisinden uzaklaştırarak başkalarına yüklemesine neden olur. Örneğin, iş yerindeki sorumluluğunu savsaklayan bir çalışanın vazifeleri iş arkadaşlarına kalabilir hatta bazen bu tembel çalışan, kendi sorumluluğundaki işi başkaları eksik yaptığında onları eleştirmekten çekinmez. Keza tasavvuf yolcusu manevi yükseliş kaydedemediğinde bu durumu bazen bağlı olduğu tasavvuf yoluna, bazen çevresindeki dervişlere hatta mürşidine bağlayabilir. Oysa bu örneklerde asıl sorun, kişinin kendi gayretsizliği ve tembelliğidir. Nefis, kendi yanlışlarını kabul etmeye pek yatkın değildir ve sorumluluğu başka nedenlere bağlamayı tercih eder.
Sorumluluk
Tasavvuf yolunda mürşidin rolü büyüktür. Mürşid, kişiye rehberlik eder ancak manevi yolculuğunda asıl çaba talibe aittir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v), kızı Hz. Fatıma’ya (r.anha) söylediği şu mübarek söz, bu konuda çok güzel bir örnektir: “Ey Fatıma! Kendini cehennem ateşinden kurtar. Çünkü ben Allah’ın sizin için irade ettiği şeyi engellemeye güç yetiremem.” (Müslim, İmân, 348) Bu hadis-i şerif, mürşidi ne kadar büyük olursa olsun, müridin bizzat gayret etmesi gerektiğinin açık delillerindendir. Öte yandan bu hadiste Allah Teâlâ’nın farz olan hükümlerinin ifa edilmesi kastedilmiştir. Dolayısıyla bu hadis üzerinden tasavvuf ehline ve mürşidlere saldırı da haksızdır. Çünkü bir mürşid müridlerine Yüce Allah’ın emirlerini yapma ve yasaklarından kaçınma demez. Bilakis en fazla bu konuda dikkatli olması gerektiğini öğretir.
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) son derece bağlı olan sahabiler de cihatlarda en önde yer almış, salih amellerde yarışmışlardır. Hele cennetle müjdelenmiş olanları daha da titiz davranmış, ateşten kaçar gibi günahlardan kaçınmışlardır. Bu bizim için de büyük bir derstir.
Manevi yükseliş için
Allah Teâlâ, güç ve kudret sahibidir. Dilediğini yaratır. Ancak Cenab-ı Allah, çalışmayı ve mücadeleyi hem manevi hem de dünyevi başarıların vesilesi kılmıştır. Rızkı garanti ettiği halde onu kazanmak için çalışmayı emretmiştir. Sonsuz kudreti vardır ancak insanların maddi ve manevi olarak yükselmesini de onların gayret ve çabasına bağlamıştır. Tasavvuf yolunda da durum böyledir. Talibin manevi yükselişi, mürşidin desteği yanında kendi gayretine de bağlıdır. Talip, manevi hazinelerle dolu bu yolculukta, toprağı tırnaklarıyla kazırcasına mücadele etmelidir. Bu şekilde elde edilen muvaffakiyet kişinin her anlamda huzura ulaşmasını sağlar. Zira insan kazandığı şey uğruna ne kadar çok çalışmışsa o şeyin değerini o derece bilir.
Tüm bunları söylerken kişinin dünya ve ahiret başarılarının tamamen kişinin gayretine bağlı olduğu da anlaşılmamalıdır. Zira kul bir işte muvaffak olmuşsa orada Allah Teâlâ’nın rahmet ve inayeti söz konusudur. Meleklerin izn-i ilahi ile muhafazası ve yardımı, büyüklerin himmeti ve müminlerin duası da çok tesirlidir. Biz yazımızda kabiliyetimiz ölçüsünde, çokça gayret etmemiz gerektiğini anlatmaya çalıştık. Allah Teâlâ gayretimizi artırsın. Cümlemizi muvaffak kılsın. Âmin.