Yükleniyor...

Yükleniyor...

İlkeli yayıncılık anlayışıyla İslami ilimler, tasavvuf, tarih, kültür, sanat, eğitim, aile ve gençlik alanlarında doğru ve güvenilir eserler sunuyoruz. Ehl-i sünnet çizgisine uygun, sade ve anlaşılır içeriklerle her yaştan okuyucuya hitap ediyoruz.

İmâm-ı Âzam’ın Önde Gelen Talebelerinden İmam Ebû Yusuf -rahmetullahi Aleyh-

Sahabi torunudur. Soyu ensardan küçük yaşta müslüman olan Sa‘d b. Büceyr radıyallahu anh hazretlerine dayanır.

Adı: Yakub

Künyesi: Ebû Yusuf

Bazı Lakapları: Kadılkudât (Başkadı), Kadî Kudâti’d-Dünya (Dünya kadılarının kadısı)

Bazı Evlatları: Yusuf

Bazı Hocaları: İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, İmam Mâlik, İbn Ebî Leyla, Süfyân-ı Sevrî rahmetullahi aleyhim

Bazı Talebeleri: İmam Muhammed, Ahmed b. Hanbel, Bişr b. Velid el-Kindî (Bağdat Kadısı) rahmetullahi aleyhim

Doğduğu Yer, Yıl: Kûfe, Irak H. 113/M. 731

Vefat Ettiği Yer, Yıl: Bağdat, Irak H. 182/M. 798

Kabri: Kâzımeyn Türbesi, Bağdat

Meşhur eseri: Kitâbü’l-harâc, Kitâbü’l-âsâr, İhtilâfü Ebî Hanîfe ve İbn Ebî Leylâ

İmam Ebû Yusuf (rah.) 113/731 yılında Kûfe’de dünyaya gelmiştir. Sahabi torunudur. Soyu ensardan küçük yaşta müslüman olan Sa‘d b. Büceyr’e (r.a) dayanır. Sa‘d b. Büceyr (r.a) yaşı küçük olduğu için Uhud Savaşı’na katılmak istediği halde orduya alınmamıştı. Daha sonra Hendek Savaşı’na katıldı ve burada üstün başarı gösterdi. Bundan dolayı hem kendisi hem de soyu için Efendimiz (s.a.v) özel dualar etti. İmam Ebû Yusuf (rah.) “O anın bereketi şu an bizimle beraberdir” diyerek Efendimiz’in (s.a.v) bu duasının hatırına hayırla meşgul olduğunu ve kendisinin bu duaya mazhar olduğunu ima etmiştir.

İmam Ebû Yusuf, İmâm-ı Âzam Ebû Hanife’nin (rah.) önde gelen talebelerinden biridir. Tebeu’t-tâbiîndendir. İlmin beşiği olarak bilinen Kûfe’de yetişmiştir. İlim tahsili için Medine’ye gitmiştir. İlim ehli olması yanında devlet adamlığı da yapmıştır. İlk kadılkudât ünvanını alan kişidir. Hanefî fıkıh kitaplarında İmâmeyn (İki İmam) denildiğinde bundan İmam Ebû Yusuf’la İmam Muhammed anlaşılır. Yine Şeyhayn denildiğinde de bundan İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yusuf anlaşılır. Mali hukuk, devletler hukuku alanında yazdığı Kitâbü’l-harâc adlı eseri meşhurdur. 182/798 yılında Bağdat’ta vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. Cenaze namazını bizzat Hârûnürreşîd (rah.) kıldırmıştır.

Gerçek ilim sevdalısıydı

Maddi imkânsızlıklar birçok kişinin okumasına engel olan başlıca faktörlerden biridir. Ebû Yusuf (rah.) da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Bu yüzden daha küçük yaşlardan itibaren ailesine destek olmak için çalışmak zorunda kalmıştır. Ancak bu durum onun ilme olan tutkusuna mâni olamamıştır. Hem çalışıp hem de fıkıh, hadis gibi çeşitli ilimleri okuyup öğrenmekten geri durmamıştır. Böylece o, büyük bir yüreklilik göstererek şartlar ne olursa olsun gerçekten istendiğinde ilim okunabildiğini herkese göstermiştir. Nitekim “İlim öyle bir şeydir ki sen ona küllünü (her şeyini) vermeden o sana cüzünü (bir kısmını) bile vermez” dediği nakledilir.

İmâm-ı Âzam’ın (rah.) öğrencisi olmak istediğinde annesi geçim sıkıntısını öne sürerek buna engel olmaya çalışmıştır. Ancak İmâm-ı Âzam (rah.), bu ilim sevdalısı gencin ve ailesinin nafakasını üzerine almıştır. İmâm-ı Âzam hazretleri süreç içerisinde onun ilme olan kabiliyetini ve zekâ gücünü fark etmiş ve iyi yetişmesi için onunla özel olarak ilgilenmiştir. Rivayete göre yaklaşık on yedi yıl boyunca ona ilim öğretmiştir. Nitekim Ebû Yusuf (rah.), hocasının tüm çabalarını ve onun hakkındaki zannını haklı çıkarmıştır. Hanefî mezhebinde hocasından sonra anılan ikinci kişi olmuştur.

Hem ilim hem devlet adamı

İmam Ebû Yûsuf (rah.), devletin en büyük yargı makamı olan kadılkudâtlık yani başkadılık vazifesini üstlenmiştir. Bu makam Abbâsî halifelerinden Hârûnürreşîd (rah.) tarafından ilk defa ona tevdi edilmiştir. Ebû Yusuf (rah.) bu makamın hakkını yerine getirmek için elinden geleni yapmış, fetvalarında şeriatın emrine sıkı sıkıya tutunmaya ve halkın haklarını korumaya son derece önem vermiştir. İmam Ebû Yusuf hazretleri bir gün bir mesele hakkında Hârûnürreşîd’in (rah.) kumandanlarından birinin yaptığı şahitliği kabul etmemiştir. Bundan dolayı kumandan onu halifeye şikâyet etmiştir. Ebû Yusuf (rah.) o kumandanın “Ben halifenin kölesiyim” dediğini, eğer durum böyleyse kölenin şahitliğinin kabul edilemeyeceğini; yalan söylüyorsa yine şahitliğin geçerli olmayacağını söylemiştir. Bunun üzerine halife Hârûnürreşîd (rah.) kendisinin şahitliğini kabul edip etmeyeceğini sorarak onu sınamak istemiştir. Ancak Ebû Yusuf (rah.) halifenin hiç beklemediği bir cevap vererek onun kibir yaptığını ve cemaatle namaz kılmaya gelmediğini, böyle bir durumda onun da şahitliğini kabul etmeyeceğini söylemiştir.

İlmin vakarını korurdu

Cenab-ı Hak ona ilerleyen yıllarda zenginlik nasip etmiştir. O da geçmişini hatırlayarak muhtaçlara daima yardımcı olmuştur. Bununla birlikte ilim ehlinin üstün konumu Allah için insanlar tarafından bilinsin diye servetinden kendi üstü başına ve yaşamına harcama yapmaktan da geri durmamıştır. Onun bu durumunu garipseyenler için “Terzi bir çocuğun ilim sayesinde nerelere yükseldiğinin herkes tarafından görülmesini istiyorum” diyerek ilmin insan için ahiret yanında dünya için de şeref ve bahtiyarlık olduğunu herkese göstermiştir. Ayrıca kadıların da resmî olarak belli bir tip elbise giyinmelerini ve giyim kuşam hususuna dikkat etmelerini önemsemiştir.

Rabbim cümlemizi ilmin ışığıyla dünya ve ahirette bahtiyar olanlardan eylesin. Âmin.