Yükleniyor...

Yükleniyor...

İlkeli yayıncılık anlayışıyla İslami ilimler, tasavvuf, tarih, kültür, sanat, eğitim, aile ve gençlik alanlarında doğru ve güvenilir eserler sunuyoruz. Ehl-i sünnet çizgisine uygun, sade ve anlaşılır içeriklerle her yaştan okuyucuya hitap ediyoruz.

“(Kâmil) müminin ferasetinden sakının zira o Allah’ın nuruyla bakar.”  (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 16)

Hintliler, karanlık bir ahıra bir fil getirip filden habersiz halka göstermek istediler. Birçok kişi fili görmek için karanlık ahıra toplandı. Karanlıkta fili gözle görmeye imkân olmadığı için, herkes ellerini file sürüyor ve o şekilde onu anlamaya çalışıyordu.

Meraklılardan biri filin hortumunu tuttu ve “Fil oluğa benziyor” dedi. Başka biri filin kulağına dokundu ve “Fil yelpazeye benziyor” dedi. Başka biri elini filin ayağına sürdü ve “Fil direğe benziyor” dedi. Bir diğeri de elini filin sırtına koyduğu için “Bu fil tahta benziyor” dedi. Böylece herkes onu ne sandıysa fili ona göre anlattı. Ancak onlar sözleri, dokunuşları ve zanları yüzünden birbirlerine muhalefet ettiler.

İşaretler

Mevlânâ (k.s) hazretleri bu hikâyede hakikatlere kalp ve basiret gözüyle bakmadığı için gerçeği göremeyen, hidayetten mahrum insanları anlatır. Onları karanlıkta eli ile dokunarak fili tarif etmeye çalışan gafil insanlara benzetir.

Hisseler

Celaleddin Rûmî (k.s), Mesnevî’sinde zikrettiği bu hikâyeyi açıklarken göz organını avuç içine benzetir. Karanlıkta insan avucunun filin her tarafını kavrayamaması gibi baş gözünün de her şeyi göremeyeceğini belirtir.

Tâhirülmevlevî (rah.) bu hikâyeden sonra şöyle der: “Şiddetli bir fırtına esnasında dalgalar ve köpükler denizin yüzünü kaplar; insan bakınca dalgaları ve köpükleri görür de denizi dalga ve köpük zanneder. Denizi müşahede edemez. Halbuki o dalgalar ve o köpükler denizden hasıl olmuştur. Fırtına dinince onlar kaybolur, deniz meydana çıkar.” İnsan da cehalet, gaflet ve zulmet tufanlarından kurtulduğunda hakikati idrak eder.

Bir işin hakikatini tam olarak idrak etmek için hidayet nuruna yani Allah Teâlâ’nın lütfettiği nura, vahiy ve ilham yoluyla bildirdiği gerçek ilme ihtiyaç vardır. Bu ilme sahip olanlar ferasete, basirete ve gönül gözüne de sahiptirler. Nitekim Allah Resulü (s.a.v) “(Kâmil) müminin ferasetinden sakının zira o Allah’ın nuruyla bakar” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 16) buyurmuştur. Ferasetli olmak kâmil bir iman ve yakin gerektirir. İman etmeyenler veya imanı zayıf kimseler ferasetten mahrumdur. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de inkârcıların zahirî gözlerinin olduğunu ancak onunla hakikati göremediklerini, kulaklarının olduğunu fakat onunla hakikati işitemediklerini ve kalplerinin olduğunu ancak onunla hakikati idrak edemediklerini haber vermiştir. Bu gibi insanları hayvanlara benzetmiş hatta bu kimselerin hayvanlardan daha aşağı olduğunu beyan buyurmuştur. (bkz. A‘râf, 179)

Gönül gözünün görmesi için öncelikle iman nurunun kalbe girmesi gerekir. Ardından da ihlasla yapılan salih amellerle kalbin manevi kirlerden arınıp cilalanması lazımdır. Kul Kur’an-ı Kerim’in ve sünnet-i seniyyenin hükümlerine, emir ve yasaklarına, müctehid ve müttaki imamlara, kâmil mürşidlere uydukça kalbi nurlanır ve gönül gözü açılır. Böylelikle eşyanın ve olayların hakikatine vâkıf olmaya başlar.

Basiret ilimledir

Bazen bir insan kâmil imandan, ilahi ilimden mahrum olarak bir meselenin tamamına hatta bir kısmına vâkıf olmadığı halde dinî meseleler hakkında kendi görüşünü bildirir. Bunu yaparken hiç korkmaz ve çekinmez. “Bence”lerinin ardı arkası gelmez. Halbuki o konu hakkında sağlam bir bilgisi yoktur. Bunu bilgisizliği ortaya çıkmasın diye yapar. Halbuki konuşmaktan hayâ edip susması daha hayırlıdır. O meseleyi de öğrenmek için gayret etmesi gerekir. Nitekim Yüce Rabbimiz kullarını daima ilim öğrenmeye teşvik etmiş ve mealen “Şayet bilmiyorsanız zikir (Kur’an, ilim, irfan) ehline sorun” buyurmuştur. (Nahl, 43) Yine Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) de “Rabbim ilmimi artır” diye dua etmesi emredilmiştir. (Tâhâ, 114)

Rabbim bizleri Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye yolundan ayırmasın. Bunları en iyi bilen ve hayatlarında tatbik eden alim, arif, salih ve sadık kulları ile dünya ve ahirette beraber eylesin. Asılsız zan ve iddialardan bizleri muhafaza buyursun.