Şeyh Abdülkerim el-Kuşeyrî (k.s) uzlet hakkında şunları söylemiştir: “Hakikatte uzlet, yerilmiş sıfatlardan kaçıştır.
Haller ve Makamlar
Şeyh Abdülkerim el-Kuşeyrî (k.s) uzlet hakkında şunları söylemiştir: “Hakikatte uzlet, yerilmiş sıfatlardan kaçıştır. Uzletin getireceği, vatandan uzaklaşmak değil sıfatların değişmesi olmalıdır. Bu sebepten ‘Arif kimdir?’ sorusuna şöyle cevap verilmiştir: ‘Arif kâin ve bâindir. Yani halk ile kâin (var olan), iç dünyasıyla da onlardan bâin (ayrı) olandır.’”
Hikmet
İbn Atâullah İskenderî (k.s) hazretleri el-Hikem adlı eserinde şöyle demiştir: “Cenab-ı Hak ortaklı (içinde kendi rızası dışında başka bir gaye de güdülen) ibadeti sevmediği gibi müşterek kalbi de sevmez. Müşterek ameli kabul etmediği gibi ortaklı kalbe de nazar etmez. Ey mürid, çok defa sana gelen ilahi nurlar kalbini masiva ile dolu bulunca bırakıp giderler. Kalbini ağyardan boşalt ki Cenab-ı Hak onu marifetlerle ve sırlarla doldursun.”
Altın Silsile
Şeyh Muhammed Masum (k.s) hazretleri şöyle demiştir: “Mürid şeyhinin başkalarından faziletli olduğuna inansa bunun bir sakıncası yoktur. Çünkü bu inanç muhabbetin kemalinin meyvesi, ifade ve istifadeye sebep olan manevi münasabetin neticesidir. Fakat müridin, şeyhini faziletleri Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye tarafından belirlenmiş kimselerden (peygamberlerden ve sahabilerden) üstün görmemesi gerekir. Çünkü bu, şeriatın asıl sahibine muhalefet ve sevgide ifrat (ölçüyü kaçırmak) demektir.”
Sözün Özü
“Amelini beğenenler o amelin kabul edilip edilmediğini bilmediği halde Allah Teâlâ’yı minnet altında bıraktığını sananlardır.” İmam Gazâlî (rah.)
“Kendimizi kandırmayalım. Cenab-ı Allah’ın razı olmadığı işte hayır yoktur.” Gavs-ı Sânî Şeyh Seyyid Abdülbaki Elhüseyni (k.s)
“Allah’ı tanıyan ve itaat eden, zindanda da olsa bahtiyardır. O’nu unutan, sarayda da olsa zindandadır, bedbahttır.” Bedîuzzaman Said Nursî (rah.)
Velilerden Dualar
Şeyh Muhammed b. Süleyman el-Cezûlî (k.s) şöyle dua etmiştir:
“Ey Hz. Davud’a Hz. Süleyman’ı, Hz. Zekeriyya’ya Hz. Yahya’yı ve Meryem annemize Hz. İsa’yı bahşeden Allah’ım!
Ey Hz. Şuayb’ın kızlarını (Hz. Musa vasıtasıyla) muhafaza eden Allah’ım! Senden Efendimiz Hz. Muhammed’e, bütün nebi ve resullere salat etmeni niyaz ediyorum.
Ey Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v) şefaat yetkisini ve yüksek dereceleri bahşeden Allah’ım! Senden günahlarımı bağışlamanı, bütün ayıplarımı örtmeni, beni cehennem ateşinden kurtarmanı, rıza ve emniyetini, affını ve ihsanını lütfetmeni diliyorum!”
Kalpten Kalbe
Merhum Dr. Ahmet Çağıl anlatıyor: “İnsanın muhabbeti tahsil etmesi için bir yere bağlanması lazımdır. Muhabbet olmazsa insan bu yolda ilerleyemiyor. Arabanın sürati gibi insanı yürüten, götüren şey muhabbettir. Arabada belli bir sürat olmazsa, yavaş giderse istediği yere istediği zamanda varamaz. Onun için de sofinin muhabbeti yeteri kadar olmazsa seyr-i sülûkünü dünyadaki ömrü bitinceye kadar tamamlayamaz. Muhabbetinin çoğalması için de yalnızca birisini sevmeli. İnsan sevgisini başka başka yerlere dağıtırsa o zaman sevgi kemal noktasında gelişemez. Gelişemeyince mürşidinden de istifadesi tam olmaz. Böylece bücür kalır. Muhabbetin de artması için mürşidinden başka kapılarda gözü olmayacak. Bir yerde gözü olacak ki oradaki muhabbet onda artsın. Dinlerse mürşidinin sohbetini dinleyecek, ziyaret ederse mürşidinin ziyaretine gidecek. Başka yerden ilişkisini kesecek ki büyüyebilsin, istifade edebilsin. Her şeyhin müridi için bu kaide geçerli.”