Yükleniyor...

Yükleniyor...

İlkeli yayıncılık anlayışıyla İslami ilimler, tasavvuf, tarih, kültür, sanat, eğitim, aile ve gençlik alanlarında doğru ve güvenilir eserler sunuyoruz. Ehl-i sünnet çizgisine uygun, sade ve anlaşılır içeriklerle her yaştan okuyucuya hitap ediyoruz.

*Resulullah sallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:* “Sizden biriniz mümin kardeşini davet ettiğinde, ister düğün daveti olsun ister benzeri, (davet edilen kişi) bu davete icabet etsin!” *(Müslim, Nikâh, 100)*

Bedir Savaşı’na katılan sahabe-i kiramdan İtban b. Malik (r.a) bir gün Resulullah Efendimiz’e (s.a.v) gelerek şöyle dedi: “Ya Resulallah! Gözlerim zayıfladı (görmez oldu). Ben kavmime (Salimoğullarına) imamlık yapıyorum. Yağmur yağdığında benim ve kavmim arasındaki vadi dolup taşıyor. Ben de kavmimin mescidine gidip onlara namaz kıldırmaya güç yetiremiyorum. Ey Allah’ın Resulü! Evimi teşrif etsen de evimde namaz kıldırsan, ben de o yeri mescid edinsem.” Bunun üzerine Resulullah (s.a.v), İtban b. Malik’e (r.a) “Bu isteğini yerine getireceğim inşallah” diye cevap verdi.

İtban (r.a) der ki: “Ertesi günün sabahı güneşin yükseldiği bir vakitte Resulullah ve Ebû Bekir es-Sıddık çıkageldi. Eve girmek için izin istediler, ben de müsaade ettim. Resulullah eve girdi ve bir yere oturmadan ‘Evinin neresinde namaz kıldırmamı istersin?’ buyurdu. Ben de evin bir yerini işaret ettim. Resulullah kalktı ve tekbir getirdi. Biz de arkasında safa durduk. Bize iki rekât namaz kıldırdı. Namazın akabinde onun için hazırladığımız yemekten ikram ettik. Çevremizdeki ahaliden insanlar geldi. Evde epey kişi toplandı.” (Buhârî, Salât, 45)

Davete icabet etmek sünnet-i seniyyedendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) davete icabet etmeyi müminin mümin kardeşi üzerindeki haklarından birisi olarak zikretmiştir. (bkz. İbn Mâce, Cenâiz, 1) Öyleyse bize düşen mümin kardeşlerimizin hakkını teslim etmektir.

Davete icabette uyulması gereken edepler

Zikrettiğimiz kıssada Nebiyy-i Zîşan (s.a.v) davete icabet hususunda bizlere birtakım edepler öğretmiştir. Bu sünnet ve edepleri uyguladığımız takdirde tam manasıyla davete icabet sünnetini yaşamış oluruz. Evvela, davet edenin dünyevi konumuna, maddi durumuna bakmamak gerekir. İmam Malik (rah.), Efendimiz’i (s.a.v) davet eden sahabinin bu daveti yaptığı esnada gözlerinin âmâ olduğunu söyler. Efendimiz (s.a.v) bu davete icabet ederek sahabisinin gönlünü almış, böylelikle insanların dünyevi durumlarına bakmamıştır. Ayrıca bu icabetiyle tevazu konusunda da bizlere örnek olmuştur.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Ebû Bekir (r.a) ile geldiğinde eve girmek için hem kendisi hem de yoldaşı adına müsaade istemiştir. Buradan da bir davete gidildiğinde evin mahremiyetine dikkat etmemiz gerektiğini anlarız. Bununla birlikte davet edenin haberi olmadan yanımızda misafir getirmenin uygun olmayacağı, bunun için de ev sahibinin izninin gerekli olduğu ortaya çıkar. Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.v) başka bir hadis-i şeriflerinde, “Davetsiz olarak bir sofrada oturan kimse, hırsız olarak girer, yağmacı olarak çıkar” (Ebû Dâvûd, Et‘ime, 1) buyurarak bizleri uyarmıştır.

Ev sahibinin gösterdiği yere

Kıssada Hz. Peygamber’in (s.a.v), İtban b. Malik’e (r.a) nerede namaz kıldıracağını sorması, misafirliğe giden kişinin ev sahibinin gösterdiği yere oturmasının da bir edep olduğunu bizlere öğretir. Davete gittiğimiz evde ikramı geri çevirmemek de ev sahibinin gönlünü almaktır.

Kur’an ve sünnete uygun davetlere icabet ederek Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) şerefli yolundan gidebilmek duasıyla…